Bu yazıyı 3 dakika 33 saniyede okuyabilirsiniz.
Vazgeçemediğimiz bir yaramazlık dondurma. Çocukluğumuzu anımsatan, düşüncesi bile gülümseten, tatlı mı tatlı bir yaramazlık. Elbette her yiyecekte olduğu gibi, ne kadar yediğimiz, hangi dondurmayı seçtiğimiz önemli.
2017’de yayınlanan bir rapora göre dünyada kişi başı en fazla dondurma tüketen ülkeler sırasıyla Norveç, Avustralya ve İsveç’miş. İki Kuzey ülkesinin ilk üçte yer alması, dondurmanın mevsiminin olmadığını, soğuklarda da pek güzel yenebildiğini göstermiyor mu? Gerçekten de dondurma her mevsim yenebilir. Ancak yine de yazın sıcağında daha keyifli olduğu kesin.
Yazın yemek yeme tarzımız kuşkusuz değişiyor. Her zamankinden çok meyve sebze tüketiyoruz. Yemeklerimizi uzun süre pişirmek yerine az pişmiş veya çiğ yemeği tercih ediyoruz. Aslında bu, tercihten öte içgüdüsel bir davranış. Dünyanın sıcak havadan etkilenen her bölgesinde böyle. İran’da sirke, şeker, taze nane suyu ve salatalıkla yapılan sekanjebin şurubu; İspanya’da domatesli, biberli, salatalıklı soğuk çorbası gaspacho; Tayland’da acılı ekşili yeşil mango salatası… Hepsi sıcakla baş edebilmek için ortaya çıkmış yemekler.
Çin tıbbına göre sıcak havada yenilmesi gereken yeşil salata, kavun, salatalık, nane gibi yin yiyecekler yazın ağır basan yang enerjiyi dengeliyor. Ayurvedik beslenmede yazın baskın olan pitta elementinin bol su içeren yiyeceklerle dengeleneceğine inanılıyor. Batı tıbbına göre ise kışın enerji depolamak için yediğimiz yağlı yemeklerin aksine, yazın terleyerek kaybettiğimiz sıvıyı geri kazanabilmek için bol su içeren yiyecekleri tercih ediyoruz. Ortadoğu ülkelerinde harareti alsın diye çay içilmesi, yemeklere bol baharat ve acı koyulmasının sebebi de terlememize sebep olup bizi ferahlatmaları aslında. Dondurmanın ferahlatıcı özelliğine gelince, vücut sıcaklığından çok daha soğuk olduğu için ilk başta serinlik hissi veriyor. Ancak yedikten 15-20 dakika sonra ters etkiye sebep oluyor; sindirim sistemi çalıştıkça dondurmanın içindeki yağ depolanıyor, kaybedilen ısıya cevaben vücudumuz normal ısısına hızlı bir şekilde tekrar çıkıyor.
Kim keşfettiyse sağolsun, dondurma uzun süredir insanoğlunun hayatında. Buzdolabından, buzluktan çok daha önce dondurma yemeği başarmışız. Tabii o zamanlar ancak krallar, imparatorlar dondurma yiyebilmişler. Dondurmanın ilk milattan önce Çin’de yendiği biliniyor. Sonra Roma İmparatoru Neron, kölelerine dağlardan kar toplattırıp şarapla, meyveyle tatlandırırmış. İstanbul saraylarına Anadolu’dan katırlarla gelen buz, konsantre üzüm suyu ile karıştırılıp dondurmaya benzer tatlılar elde edilirmiş. Yüz yıl önce Titanik’te birinci sınıf yolculara Fransız dondurması, ikinci sınıf yolculara Amerikan dondurması servis edildiği menülerde görülebiliyor.
Dondurma dünyanın farklı kültürlerinde farklı şekillerde karşımıza çıkıyor. Maraş dondurması hem sunumu hem de sahlepten gelen elastik dokusuyla son derece kendine özgü. Hindistan’da gül suyu veya safranla parfümlendirilen sütlü “kulfi” dondurma görevini görürken, Japonya’da ezilmiş pirinç lapasının arasına gizlenen dondurmanın adı “mochi”. Hawaii’de “shaved ice”, yani tıraşlanmış buz, daha çok kar gibi. Fransız dondurması “crème glacée” kremalı ve ağır, İtalyan “gelato” ise süt içerdiğinden daha hafif. Amerika’da dondurma konusu ise tam bir ikilem. Bir yandan içinde kek parçaları, üzerinde soslar olan dev dondurma topları insanın gözünü döndürürken, diğer yandan yoğurtla yapılan “frozen yogurt”, şekeriz dondurma, vegan dondurma gibi sağlıklı alternatifler sunuluyor.
Hatırlıyor musunuz, bir zamanlar en heyecan verici dondurma çeşidi içinde farklı meyve parçacıkları bulunan tutti frutti idi. Bugün ise dondurmacılarda, restoranlarda çok değişik dondurma çeşitleri görebiliyoruz. Birkaç farklı malzemenin birleşiminden ortaya çıkan tatlar, tuzlu ve tatlıyı karıştıran çeşitler, taze otlarla, sebzelerle yapılan dondurmalar bile var artık.
Son on senede ev yapımı dondurma yapan, malzemelerini dikkatle seçen dondurmacıların sayısı arttı. Bu dondurmaların farkı, içerdikleri malzemelerde saklı. İçlerinde kimyasal maddelerin yerine sadece krema, süt, şeker, duruma göre yumurta ve gerçek meyve, çikolata, vanilya gibi malzemeler var. Şeker oranları nispeten düşük, lezzeti içlerindeki meyveden alıyorlar çoğunlukla. İnek sütüne alternatif sütlerle yapılan dondurmaları, vegan seçenekleri de giderek daha çok görmeye başladık.
Her yediğimizde olduğu gibi dondurma yerken de ne içerdiğine dikkat etmemiz gerek. Süt tozu ve glikoz şurubu içermemeli. Her ne kadar külahta ya da helva arası dondurmanın keyfi başka olsa da, kalori miktarını arttırmamak için külahta değil kapta yemeli. Dondurma kolay bozulabilen bir yiyecek olduğundan soğuk zinciri kırılmış, yani çözülüp tekrar donmuş dondurmadan uzak durmalı.
Kalorili, şekerli, kat kat, rengarenk dondurma. Sütlü olanların kalsiyum eksikliğimizi giderdiğine, meyvelilerin vitamin deposu olduğuna inanmak istesek de, aslında sadece müthiş bir keyiften ibaret olan dondurmayı yemek için fazla bahaneye gerek yok. İster inanın ister inanmayın, İngiltere’nin Independent gazetesinde çıkan bir habere göre “dondurma diyeti” diye bir diyet varmış. Kilo verdiren, bağırsak kanserini önleyen, tansiyona iyi gelen bir diyet olduğu yazıyor. Aynı makalede Harvard Tıp Fakultesi’nde yapılan araştırmaya göre, özellikle orta ve ileri yaştaki kadınların daha fazla süt ürünü tüketmelerinin sağlıklı bir kiloda kalmalarına yardımcı olduğu yazıyor. Yapılan tüm araştırmalar özellikle içerdiği kalsium sebebiyle dondurmanın nispeten yararlı bir tatlı olduğunu savunuyor. Tabii ki, ne kadar ve nasıl dondurma yediğimizle bağlantılı olarak.
18.08.2018
İlgili yazılar:
https://www.ruhundoysun.com/yazilar/smoothie-yapalim/