RUHUN DOYSUN | GELECEK: BEİJE İLE MENSTRÜEL ÜRÜNLERİN GELECEĞİ ÜZERİNE
Bu yazıyı 8 dakika 43 saniyede okuyabilirsiniz.
Bize bir marka, üretim modeli ya da ürün ortaya çıkarken gezegeni de, toplumun her kesimini de düşünmenin mümkün olduğunu hatırlatan Beije markasının kurucusu Doruk Akpek’le Beije markasının hikayesini, plastik atıkları ve regl yoksulluğunu konuştuk.
Ruhun Doysun Gelecek serisi kapsamında pek çok farklı konuya eğildik bu zamana kadar. Bu hafta Türkiye’de menstrüel hijyen ürünlerinden alınan vergi düşürüldü. Biz de iklim krizi, gelir adaletsizliği meselesini dert edinen, bu yüzden de ürünlerinde doğaya saygı duymaya çalışan, kârlarının belirli bir yüzdesini regl yoksulluğu ile mücadele etmek için ayıran markalardan Beije ile bu mesele üzerine konuştuk.
Regl olan bir kişi, hayatı boyunca yaklaşık 10 bin ped ya da tampon kullanıyor. Endüstriyel menstrüel ürünlerin çoğu plastikten yapılıyor ve sağlığa ve doğaya zararlı kimyasallarla beyazlatılıyor. Ve sonunda bu plastiklerin sonu deniz oluyor. Beije, tek kullanımlık ürünleri organik bambu lifi, organik pamuk gibi malzemelerle üretiyor, kimyasal ağartıcı kullanmıyor. Sitelerinden askıda ped almak mümkün, genç kadınlarla çalışıyorlar.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Ankaralı, doktor bir ailenin çocuğuyum. Lise için İstanbul’a geldim. Yedi yıl boyunca da Amerika’da yaşadım. Amerika’daki kariyerim daha çok teknoloji sektöründe geçti ürün yöneticiliği, yazılım mühendisliği görevler üstlendim. 2019’da Türkiye’ye döndüm ve o günden beri de BEIJE üstünde çalışıyorum.
BEIJE’in kurulma hikâyesini sizden dinleyebilir miyiz?
Amerika’dan Türkiye’ye dönerken tek gayem, ‘’güzel bir şeyler’’ yapmak isteğimdi – fakat o ‘’bir şeyler’’in ne olduğu/olacağı hakkında pek bir fikrim yoktu. Toplumun tüm kesimlerine hitap edecek ve hangi ucundan olursa olsun, Türkiye’nin (ve dünyanın) toplumsal sorunlarının da bir ucundan tutacak bir iş kurmak istiyordum. BEIJE projesi de, biraz bu arayış içerisinde oluştu. Kafamdaki koşulları sağlayacak iş modellerini ataştırırken, Amerika’da başarısına bizzat şahit olduğum Abonelikli Direkt-Tüketiciye iş modelinde yoğunlaşmaya başladım. Menstrüel ürün pazarına bakmamı ise bana bir kız arkadaşım önerdi. Piyasadaki ürünleri araştırdıkça piyasadaki vahim durum gözüme çarptı.
Aynı zamanda menstrüel ürün sektörü sayesinde, her gün kadınların cinayet haberlerine sahne olan ülkede, insanları bir araya toplayarak ihtiyaç duyulan değişime katkı sağlayacak bir ortam oluşturabileceğini düşündüm. Ürünlerin üretim aşamasına ve finansallarına baktığımda da, burada hem kaliteli hem de sürdürülebilir ve potansiyelli bir marka ve bir iş kurulabileceğini fark ettim. Sonrası da biraz tezcanlılık. Çok şanslıyım ki, şu ana kadar tüm zorluklara rağmen, çok güzel insanlar tanıdım ve her şey rast gitti diyebilirim.
Menstrüel ürünler tek kullanımlık plastiklerin ne kadarlık bir parçası?
Menstrüasyon gören bir kişi, hayatı boyunca 10 ile 12 bin arasında tek kullanımlık ped/tampon kullanıyor. Bu sayıyı farklı bir şekilde ele alırsak; her yıl, kaba bir hesap ile ~250,000 m3 ya da 100 tane olimpik havuzu dolduracak kadar menstrüel atık çıkıyor ülkemizden. Bu atıklar da doğal olarak ya yakılıyor, ya toprağa gömülüyor, ya da denizlerimizde buluyorlar kendilerini. Bu ebatları bir de bütün dünya tüketimine vurduğunuzda, zaten ekolojik bir krizle karşı karşıya olan dünyamız için çok fazla bir miktardan bahsediyoruz kesinlikle. Ki, bu sadece atığın kendisi. Bunun daha paketlemesi olsun, aplikatörü olsun, lojistiği olsun, görünmeyen bir atık kısmı da var bu tüketimin. O nedenle, ne kadar fazla doğaya karışabilir veya çok kullanımlık ürünler kullanılırsa, o kadar iyi.
Fakat iklim krizi gibi çok etkenli mevzuları konuşurken, perspektifi kaybetmemenin de çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hem birey hem de toplum olarak, sorunlarımızın büyüklüğünü iyi anlamalı ve çözüm üretmeye nereden başlamamız gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Aksi halde çözüm için gerekli koordinasyonu ve birliği sağlamamız mümkün olmaz. Örneğin Türkiye’nin menstrüel atık sorunu, konuşmamız gereken bir sorun olsa dahi, imha etmek amacı ile Avrupa’dan her yıl ithal ettiğimiz plastik atıkla karşılaştırıldığında, hacimsel olarak %5’i civarında. Yani Türkiye olarak iklim krizi ile mücadelede, önceliklendirmemiz gereken bir sorun da değil.
Bu konuda ne yapabiliriz?
Bu konuda alışkanlıklarını değiştirerek atık miktarını azaltmak isteyen insanlar için opsiyonlar var. Menstrüel Kaplar, 10 yıl kadar kullanabileceğiniz bir ürün. BEIJE olarak ürettiğimiz menstrüel kaplarımızı yüzde 100 medikal silikondan üretiyor, renk verici olarak da FDA-onaylı gıda boyası kullanıyoruz. Başka bir seçenek ise organik pamuk tamponlar olabilir. Pamuk, zararlı kimyasallarla işlenmediğinde hızlı çözünebilen bir materyal. Menstrüel kapların fikri ile rahat etmeyen insanlar için alternatif bir seçenek olabilir. Tampon kullanırken aplikatörsüz kullanmayı deneyebilir, aplikatör kullanmak istiyorsanız da birçok kere kullanılabilir aplikatörlerden tercih edebilirsiniz. Son olarak, yıkanabilir pedler ve regl külotlarını da bir nebze daha iyi alternatifler olarak sayabiliriz. Fakat bunların 6-7 döngüden sonra değiştirilmesi gereken ürünler olduğunun ve içerisinde doğaya kolay karışmayan maddeler kullanıldığının altını çizmek gerekiyor. Bunların hiçbiri size göre değilse de, en azından içerisinde sentetik lif kullanmayan ve doğal hammaddelerden yapılan pedleri kullanabilirsiniz.
Bu ürünlerin ağartılmasında kullanılan kimyasalların da ayrıca doğaya zararı var değil mi?
Konvansiyonel pedlerin üretiminde kullanılan kimyasalların doğaya zarar verdiği bir gerçek. Bunun nedeni, üretim tesislerinin kapalı döngü sistemler; yani üretim sürecinde kullanılan kimyasalların geri toplandığı ve geri dönüştürüldüğü sistemler kullanmaması. Fakat bu soru özelinde konuşulması gereken ve bence daha ciddi olan sorun, bu işlemlerin bizzat insan vücuduna olan etkileri. Sentetik lifterin ciltle temasının yarattığı allerji ve cilt tahrişleri veya ağartma işlemlerinde kullanılan klor beyazlatmanın, kanserojen, nörotoksik ve hatta üreme bozuklukları yaratan yan etkileri, Dünya Sağlık Örgütü tarafından defalarca kanıtlanmış olsa da, sektör bu konuda henüz çok bir gelişme kaydedemedi. Bireylerin, bu tip işlemlerden geçmiş ürünleri kullanırken, doğaya olduğu kadar kendi vücutlarına da zarar verdiklerini fark etmeleri gerekiyor.
BEIJE ürünlerinin farkı nedir peki? Ürünler ve üretim süreçleri ne kadar sürdürülebilir?
BEIJE ürünlerini, piyasadaki ürünlerden ayıran birkaç faktör olduğunu söyleyebiliriz. Genel olarak felsefemiz, mevcut teknoloji ve hammadde biliminin izin verdiği müddetçe en iyi ürünleri, ulaşılabilir fiyat politikamızı bozmadan, kullanıcıya ulaştırmaya çalışmak. Pedlerimizin yüzey tabakası, organik bambudan yapılan liflerden dokunuyor. Bambu için başlı başına ayrı bir başlık açılabilir gerçekten. Hem insan vücudu, hem de ekolojik sağlık olarak bakıldığında, özellikle bu tip ürünler için kullanılabilecek en iyi hammaddelerden birisi bambu. Pestisit istemeyen, çok az su ile çok hızlı büyüyen bir bitki ve doğada çok efektif bir rejenerasyon süreci var. Doğal olarak hipoalerjenik ve antibakteriyel bir bitki. Hava ısısını regüle eden gözenekli yapısı sayesinde hem kışın hem de yazın kullanılabiliyor. Pamuğa oranla yüzde 40 daha emici bir yapısı var ve lyocell metodu ile işlendiğinde ipek gibi yumuşak bir yapıya bürünüyor. Anlayacağınız, bizce ped üretiminde kullanılmak için inanılmaz bir bitki bambu. Tampon ve menstrüel kaplarımız ise, yüzde 100 organik pamuk ve yüzde 100 medikal silikondan yapılıyor.
Bioçözünür özelliği var mı?
Keşke, ama maalesef. Ne yazık ki tek kullanımlık pedleri yüzde 100 bioçözünür yapmak, bugünün teknolojisi ile pek mümkün görünmüyor. İçerisinde süper emici katman kullanan her ürün, bioçözünürlük konusunda fedakarlık yapmak zorunda. Bu, içerisinde insan vücudu sağlık sıkıntısı yaratmayacak medikal silikon kullanan menstrüel kaplar için de öyle. Tek bioçözünür ürünümüz, şu anda tamponlarımız.
Menstüel ürünlerin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Açıkçası, ped ve tampon gibi ürünler, çok primitif hallerinden bugüne, binlerce yıldır kullanılan ürünler. O nedenle bu ürünlerde, veya kullanımlarında, bir anda büyük bir değişim yaşanacağını söylemek bence pek mantıklı değil (veya en azından benim yapabileceğimden daha iddialı bir yorum). Fakat gelişen teknolojiler ile beraber, bu ürünlerin de gelişeceğini ve hatta belki ‘akıllılaşacağını’ söyleyebiliriz. Örneğin kan değerlerini ölçen menstrüel kaplar veya vitamin salgılayan veya ihtiyaca göre hormonal düzenleme yapan tamponlardan söz ediyor olabiliriz ileride.Bununla beraber, materyal bilimi geliştikçe, kullanılan malzemelerin daha sürdürülebilir olması da olası bir senaryo.
BEIJE olarak kârınızın bir bölümünü Konuşmamız Gerek Derneği’ne bağışlıyorsunuz. Yollarınız nasıl kesişti?
BEIJE olarak, kurulduğumuz ilk günden itibaren ‘Bağış Felsefesi’ adı altında yürüttüğümüz bir insiyatifimiz var. Her satıştan elde ettiğimiz kârın yüzde 8’ini, toplumu geliştirmek ve iyileştirmek için çalışan vakıf ve kuruluşlara bağışlıyoruz. Konuşmamız Gerek derneği de, bu derneklerden bir tanesi ve Türkiye’de mücadele ettikleri regl yoksulluğu da tam bizi ilgilendiren bir alan – o nedenle onlar ile bu mücadelenin bir parçası olmaktan çok memnunuz. İlayda da, Bahar da, işlerini severek ve şevkle yapan, regl yoksulluğu ve menstrüasyon tabusu ile samimi olarak mücadele eden, çok sevdiğimiz insanlar. O nedenle inan yollarımızın tam nasıl kesiştiğini hatırlamamakla beraber, iyi ki kesiştiğini söyleyebilirim.
Regl yoksulluğu nedir?
Regl yoksulluğu, kültürel, ekonomik, sosyal hatta coğrafik nedenler sebebiyle menstrüel hijyen ürünlerine olan erişim sıkıntısını tanımlar. İnanması çoğumuz için güç olsa da, bu sebeple bugünün Türkiye’sinde dahi kız çocuklarının eğitim hayatlarına devam edememeleri, kadınların regl dönemlerinde toplumdan kendilerini izole etmeleri veya yoksulluk sarmalını (poverty trap) kırmamaları yaşanan bir gerçeklik.
Sürdürülebilir menstrüel ürünler regl yoksulluğuna bir çözüm olabilir mi?
Bir kısım insan için kesinlikle olabilir – ama bu sorunun çözümünün sadece sürdürülebilir menstrüel ürünler olduğunu düşünmüyorum. Regl yoksunluğu yaşayan bir sürü insan, günlük hayatlarında temiz su sıkıntısı da çekiyor. Bu nedenle de, ürünlerin steril kullanımı mümkün olmadığı gibi, sterilizasyonu düzgün yapılmayan ürünler sağlık için büyük tehlike de oluşturabilir. Konuşmamız Gerek gibi dernek ve oluşumlar da, bu soruna adım adım çözüm çözüm bulmaya çalışıyor. Fakat bu da yeterli değil. Bu sorunun çözümünde en büyük rolü bence devletin oynaması gerekiyor. Özellikle son dönemlerde, farklı ülkelerde bu ürünlerden alınan vergileri sıfırladığını, hatta belli başlı ülkelerin okul, hastane gibi yerlerde ücretsiz olarak menstrüel ürün dağıtımı yaptığını görüyoruz. Sorunun kalıcı çözümü için, ülkemizin de bu konuda daha proaktif olması gerekiyor kanımca.
Sosyal medya stratejiniz çoğu hesaptan çok daha farklı. Ne amaçlıyorsunuz? Hangi konularda bilgi veriyorsunuz? Nasıl dönüşler alıyorsunuz?
İnsanların bizi neden takip etmek isteyeceklerini düşünerek başladık yola. Genel olarak stratejimiz de, menstrüasyonu temeline alan ve bu konuyu fizyolojik, psikolojik, sosyolojik olarak işleyen bir hesap olmak oldu. Bizim için sürpriz olan tarafı ise, toplumdan, işlediğimiz konulara gelen pozitif tepki oldu. Gerçekten kendi tecrübeleri hakkında bilgi isteyen, tecrübelerini paylaşmak veya anlatmak isteyen o kadar çok insan varmış ki, bizi bulunca onlar da ortaya çıktı. Bir baktık kocaman bir topluluk olmuşuz. 🙂
Nasıl bir gelecek hayal ediyorsunuz?
BEIJE nedeni ile benim gözüme bu sıralar cinsiyetler arası haksızlıklar çok çarpıyor. Her gün bir yenisini duyduğumuz kadın cinayeti haberlerinden, kadınların kendi biyolojik ihtiyaçları için vergilendirildikleri düzene kadar, toplum nezdinde bu konu hakkında düzeltilmesi gereken büyük çarpıklıklar var. Eğer adalet, bir toplumun yapı taşlarından ise, bu adaletin cinsiyetler arasında sağlanmış olması, sağlıklı bir toplum için olmazsa olmaz bir durum olarak kabul edilebilir heralde. Ülkece hepimiz aynı çatı altındayız ve hepimiz var olmaya ve mutlu olmaya çalışıyoruz. Bu çaba da, kooperatif bir çaba – hepimiz için yaşanabilir ve var olunabilir bir sistem kurmazsak, hiçbirimiz için de kuramıyoruz. Hayalim, herkes için daha adil bir gelecekte yaşamak.
Sizce geleceği değiştirmek için nereden başlamalı?
İnançlarından, düşüncelerinden ve rutinlerinden.
Geleceğe dair umutlu musunuz?
Kesinlikle. Türkiye açısından da, dünya açısından da. Bence insanın olduğu yerde umut da vardır. Bill Gates’in güzel bir lafı vardır benim de katıldığım; ‘’Çoğu insan, 1 yılda başarabilecekleri hakkında gerçek dışı tahminlerde bulunurken, 10 yılda yapabileceklerini küçümser.’’ diye. Bu topluluklar için de geçerli bence. Çok kötü görünen bir gerçeklik, kolektif bir çaba ile çok hızlı tersine dönebiliyor – ki döndüğüne de defalarca şahit olmuştur tarih. Toplulukların tarihi, umutsuzluğun ve umudun sinerjik bir döngüsü – ve bugünün umutsuzluğu, yarının umudunu yeşerten arayışları barındırıyor. O nedenle, insanın umudunu koruması için tarihe bakması yeterli oluyor..
Son olarak, geleceği inançların yarattığını da unutmamamız gerekiyor. O nedenle, iyi bir gelecek için umutlu olmak, iyi bir geleceğin ön koşullarından biri olduğunu fark etmeli insan. İyi bir geleceğe doğru çalışan herkesin de kendi ve etrafındakilerin umudunu korumaya çalışmaya bir sorumluluk bilinci ile yaklaşmalı bence.
31.03.2022
İlgili Yazılar
https://www.ruhundoysun.com/yazilar/gelecek/
https://www.ruhundoysun.com/yazilar/ruhun-doysun-gelecek-isinsu-kaya-ve-erdem-kumkale/
https://www.ruhundoysun.com/yazilar/ruhun-doysun-gelecek-zanaatin-degeri/